Kronik Derin Ven Trombozu Tedavisi ve Venöz Stentleme

Merhabalar, bu hafta ki yazımda; tüm dünyada yüzbinlerce hastanın ortak sorunu olan “kronik derin ven trombozu” tedavisinde en önemli seçenek olan “Venöz Stentleme” hakkında bilinmesi gereken çok önemli bilgiler vermek istiyorum.

Kronik derin ven trombozu’nun girişimsel tedavisi; konservatif tedavi yöntemlerinin başarısız olduğu, şiddetli bacak ağrısı dahil çok ilerlemiş yakınmaları ve bacakta venöz ülser yaraları bulunan hastalara uygulanmaktadır.

Günümüzde Kronik DVT tedavisi için hala çoğu merkezde kan sulandırıcı ilaçlarla yapılan klasik tedavi yöntemleri uygulanmakta ise de; stent teknolojisi ve minimal invaziv anjiografik yöntemlerin gelişimlerine bağlı olarak, DVT tedavisi de hızla değişime uğramaktadır.

Kronik Derin Ven Trombozunda Venöz Stentleme

Günümüzde, anjiografik tedavilerden elde edilen bilgiler ışığında, toplardamar stentlerinin uygulanma oranlarında belirgin bir artış gözlenmektedir. Ancak, bilinmesi gereken nokta; toplardamar stentleme tekniklerinin, atardamar stentleme tekniklerinden çok büyük farklılık gösterdiğidir. Toplardamarlarda akım hızı ve kan basıncı atardamarlara göre çok az oldugu için, stentleme teknikleri ve kullanılan balon ile stentlerin çapları çok farklıdır.

Karın için toplardamarının stentlenmesinde özellikle kronik tıkalı lezyonların karakteristik özelliklerinden dolayı, balon ile dilatasyon (genişletme) yapıldığı sırada çok ciddi ağrı duyulmaktadır. Bu nedenle derin sedasyon yada genel anestezi altında çalışılması gerekmektedir.

Kronik Derin Ven Trombozu Tedavisinde, Stent Konulması Zorunlu Mudur?

Kronik derin ven trombozu, özellikle karın içinde iliak bölgeyi ilgilendiren tıkanıklıklarda  anatomik özellikler ve lezyonun balonlama sonrasında yeniden kapanmaya (Elastik Recoil) olan eğilimi nedeniyle hemen, hemen tüm hastalara, balon anjioplasti sonrası stentleme yapılması gerekmektedir. Bu durum, kalıcı tedavi ve yeterli toplardamar kan akımının sağlanması açısından oldukça önemlidir. Toplardamar stentleri, atardamar stentlerinden çok farklı yapıya, çapa ve esnekliğe sahip stentlerdir. Çoğu zaman, Vena Kava İnferior için; 20-24 mm, iliak toplardamar için; 14 – 16 mm ve femoral toplardamar için ise; 12 mm’lik venöz stentler kullanılır. Kronik derin ven trombozunda, tıkanıklığın giderilip, tıkalı damarın açılması ve venöz hipertansiyonun azaltılması temel amaçtır. Venöz basıncın stentleme ile başarılı bir şekilde düşürülmesi ile, semptomların çoğu ortadan kalkar.

Venöz Stent Tıkanır mı?

Kronik derin ven trombozu tedavisi için yerleştirilen stentlerde karşılaşılan sorunlara bağlı olarak yıllar içinde %10-15 oranında yeniden girişim gerekmektedir. Stent içi daralma gözlenme oranı yaklaşık %20’ler civarında olup, çoğu zaman eğer geniş çaplı stent yerleştirildi ise, semptom vermemektedir.

Venöz stentlerin tıkanması için birçok faktörden söz edilebilir. Öncelikle uygun kan sulandırıcı tedavinin kullanılmaması, hastanın yeterince yürümemesi (günde minimum 6-8 bin adım), yeterli süre kompresyon çoraplarının giyilmemesi gibi faktörler akla gelmelidir. Ancak belkide en önemli neden toplardamarlar içinde çok yavaş ve düşük basınçlı bir akım olmasıdır ve hasta herşeyi doğru yapsa da; venöz akım karın içinde farklı bir kollateral akıma doğru yönlenerek stent akımını bozabilir ve stent içinde tıkanıklık gelişebilir.

Toplardamar içerisinde karşımıza çıkan daralma, yetersiz kan akımına bağlı olarak gelişmektedir. Bu nedenle, venöz stent içindeki darlık, erken dönemde saptanırsa, yüksek basınçlı balonlar yada pıhtı eritici tedaviler ile başarılı şekilde tedavi edilebilmektedir. Bu nedenle hastanın stentleme sonrası erken dönemde Doppler Ultrason ile yakın takibi çok çok önemlidir.

Venöz Stentleme Sonuçları?

Günümüzde teknolojinin gelişmesine paralel olarak artan oranda kullanılmaya başlanan toplardamar stentlemesinin sonuçları karın içi tıkanıklıklarda (iliak ven) yüz güldürücüdür. Özellikle, ülkemiz coğrafyasında karşımıza sık çıkan, posttrombotik derin ven trombozu durumunda, 3 ile 5 yıllık takip süreleri içerisinde, stentin açık kalma oranı %75’lerin üzerindedir. Buna paralel olarak, venöz bacak ağrısının ortadan kalkması, bacakta ödemin gerilemesi ve venöz ülser yaralarının iyileşmesi hızla olmaktadır.

Prof.Dr.Mert Dumantepe
Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı

Paylaş :