Akciğer Embolisi Nedir?

Akciğer embolisi akciğer atardamarlarında, kan pıhtısı sebebiyle oluşan tıkanıklıktır. Akciğerde emboliye sebep olan pıhtıların pek çoğu, bacak ya da uyluk bölgesindeki derin toplardamarlardan köken alır. Bu pıhtıdan kopan bir parça, kan dolaşımı ile taşınarak akciğer atardamarına ulaşır ve damarı tıkar. Yaşamı tehdit eden, tedavi edilmediğinde başta akciğerler ve kalp olmak üzere tüm organların çalışmasını etkileyen oldukça ciddi bir hastalıktır ve önlenebilir hastane ölümlerinin 1. sırasında yer almaktadır. Amerikalılar bu hastalığı “National Public Health Crisis” yani ulusal sağlık krizi olarak adlandırıyorlar, çünkü ülkede 1 yılda, meme kanseri ve AIDS’ten çok daha fazla ölümü akciğer embolisi nedeniyle görülmekte. Güncel tıbbi istatistiklere göre yılda 10 milyondan fazla hasta venöz tromboembolizm yüzünden hayatını kaybetmektedir.

Akciğer embolisi klinik olarak 3 sınıfa ayrılır;

Düşük riskli (Minör) Akciğer Embolisi:

en sık görülen ve nispeten daha selim olan gruptur. Akciğerin uç dalları tutulur, ana akciğer atardamarında pıhtı yoktur. Hasta stabil şekilde sırt ağrısı, yan ağrısı ve nefes darlığı ile doktora başvurur. Genellikle girişimsel tedavi gereksinimi olmaz ve hasta kan sulandırıcı ilaçlarla tedavi edilir.

Orta Riskli (Submasif) Akciğer Embolisi:

Akciğerin ana dalları tutulmuştur, hafif bir sağ kalp yetmezliği tablosu görülmekle beraber hastanın tansiyonu ve nabzı normaldir yani hemodinamik açıdan stabildir. Şok tablosu ve kalp durması görülmez. Bu hastada tedavi kararı ekokardiyografi bulguları, anjiografik olarak pıhtının yoğunluğu ve yerleşim yerine bakılarak karar verilir. Orta riskli akciğer embolisi, sağ kalp yüklenme bulguları ve troponin (+)’liğine göre kendi arasında orta-düşük ve orta yüksek olarak iki ayrı alt gruba ayrılmaktadır.

Yüksek Riskli (Masif) Akciğer Embolisi:

en nadir görülen, ancak en ölümcül olan embolidir. Büyük miktarda pıhtı her iki ana akciğer atardamarını tıkamıştır ve hasta şok tablosunda, tansiyon düşüklüğüyle, bazende kalbi durmuş ve kalp masajıyla hayata döndürülmüş şekilde hastaneye ulaşır. Bu hasta grubunda hastanın kaybedilme riski olay anında %60-70‘leri bulmaktadır ve tedavi için kaybedilen her saniye, hastanın geri dönüşümsüz faza geçişine katkıda bulunur. Hızlıca girişimsel tedavi planlanmaz ve akciğer atardamarını tıkayan pıhtı dolaşımdan temizlenmezse kısa süre içinde hasta hayatını kaybeder.

Akciğer Embolisinin Sebepleri Nelerdir?

Akciğer embolisinin en sık rastlanan sebebi, genellikle bacaklarda oluşan pıhtılardır. Bacak ya da kol derin toplardamarlarında oluşmuş akut pıhtıdan kopan bir parça, kan dolaşımı yönünde hareket eder, kalp içinden geçer ve en sonunda akciğerdeki atardamarlarından birinde takılır. Yerinden ayrılan bu trombüse artık embolüs adı verilir (bu nedenle hastalık akciğer embolisi adını alır).

Akciğer embolisinin daha az sıklıkla rastlanılan diğer sebepleri; Kırılan bir kemiğin iliğinden gelen yağlı madde; Yağ embolisi (büyük, uzun bir kemik kırılmışsa örn: femur (uyluk kemiği), saf olmayan bir enjeksiyondaki yabancı madde (örn: uyuşturucu madde kullanımıyla), hamilelik veya doğumda amniyotik sıvıdan, toplardamarlar içinde büyük hava kabarcığı (Hava Embolisi) Vücuttaki daha büyük bir tümörden koparak ayrılan küçük bir tümör embolisi şeklinde olabilir.

Neredeyse tüm akciğerde pıhtı vakaları derin ven trombozu nedeniyle oluşur. Bundan ötürü akciğerde pıhtı gelişmesi en olası kişiler, derin ven trombozuna yatkın olan hastalardır.

Derin ven trombozu gelişimi için önemli risk faktörlerinden bazıları; hareketsizlik, ileri yaş, obesite, hormon replasman tedavileri, bazı genetik trombofilik hastalıklar, kanser ve büyük ameliyatlardır (özellikle jinekolojik cerrahi ve pelvis ile bacaklara yapılan ortopedik operasyonlar). Hastanede Derin ven trombozu veya akciğer embolisi gelişmesi riski, hastaların erken mobilizasyonu ve bilhassa risk altındaki kişilerde pıhtılaşmayı önlemeye yardımcı kan sulandırıcı ilaçlarla büyük ölçüde azaltılabilir.

Akciğer Embolisi Belirtileri Nelerdir?

Akciğer embolisinin belirtileri akciğerdeki pıhtının ne kadar büyük veya küçük olduğuna, pıhtının ana akciğer atardamarlarının tıkayıp-tıkamamasına ve kişinin akciğerlerinin bu pıhtıyla ne denli başa çıkabildiğine bağlıdır. Dayanıksız veya geçmişinde mevcut akciğer hastalığı olan hastalarda, zinde ve sağlıklı birine göre akciğer pıhtılaşması ile daha kötü belirtiler görülür. Akciğer embolisi belirtileri genellikle bacakta şişmeyi takiben (derin ven trombozu) aniden gelişir.

Düşük riskli akciğer embolisi olan hastada, yaygın olarak hafif bir sırt ağrısı ve öksürük dışında belirti görülmezken, çoğu hastada hava açlığı, nefes alamama ve nefes alma esnasında hissedilen batıcı tipte göğüs ve yan ağrısı bulguları mevcuttur. Hastalar çoğunlukla ağrı nedeniyle derin nefes alamadığını hisseder ve yüzeysel nefes alma daha rahattır. Bazı hastalarda öksürükle kan gelmesi (hemoptizi), hafif ateş, kalbin hızlı atması olarak bilinen taşikardi görülebilir.

Eğer akciğer ana atardamarlarını büyük oranda tıkayan yüksek riskli (masif) bir akciğer pıhtısı olduysa, bulgular çok daha şiddetlidir ve olay anında hastanın hayatının kaybına neden olabilir. Bu hastalar çok şiddetli nefes darlığı, göğüs ağrısı, tansiyon düşüklüğü ile bazen de kalp ve solunum durması tablosu yani kardiyo-pulmoner arrest ile başvururlar. Bu durum geliştiğinde kalp masajı ile geri döndürülebilen şanslı hastalar hızla girişimsel tedavi için ameliyata alınmalıdırlar çünkü 2. kalp durması uygun müdahale edilmezse çok yakında gerçekleşecektir.

Akciğer Embolisi Tanısı Nasıl Konur?

Akciğer embolisi tanısında öncelikle akciğerdeki pıhtılaşmanın kaynağına yönelik yapılan bacak Doppler Ultrasonu ile işe başlanır. Doppler Ultrason bize akciğerdeki pıhtının yeri, seviyesi, büyüklüğü, yaklaşık oluşum zamanı ve uzanımı hakkında çok önemli bilgileri verir. Ancak ultrason negatifse derin ven trombozu veya akciğer embolisi ekarte edilemez. Çünkü baldır kasları içindeki damarlarda oluşan bazı küçük pıhtılar doppler ultrason ile görülemeyebilir, bu durumda tanı koyabilmek için daha ileri tetkiklerin yapılması gerekecektir.

D-Dimer Testi:

D-Dimer testi akciğer embolisi tanısında sıklıkla destekleyici kan tetkiki olarak kullanılır. Kanda D-Dimer seviyesi ne kadar yüksekse damarda bir kan pıhtısı olma ihtimali o kadar fazladır. Maalesef pek çok diğer durumda da bu test pozitif sonuç verebilir, örneğin kısa süre önce cerrahi ameliyat ya da travma geçirmişseniz veya hamileyseniz. Bu sebeple testin pozitif olması DVT veya akciğer tanısı koydurmaz.

Ekokardiyografi:

Ekokardiyografi yani kalp ultrasonu; akciğer embolisi tanısında, tedavisinde ve hastanın takibinde çok önemlidir çünkü akciğer atardamarı ya da kalp içindeki pıhtıları ve bunların kalp üzerindeki negatif etkilerini gösterebilir. Özellikle pıhtının ana akciğer atardamarlarını tıkadığı yüksek riskli akciğer embolisi durumlarında “Sağ Kalp Yüklenme” bulgularını ortaya çıkararak hastalığın şiddetini ve ölüm riskini belirlemede çok önemli rol oynar. Ayrıca kateter yollu hızlı bir girişimsel tedavi gerekip gerekmediğine hastanın ekokardiyografik bulguları eşliğinde karar verilebilir ve girişimsel tedavi sonrasında kalpte oluşan bulguların iyileşmesi ve hastanın prognozu yine ekokardiyografi ile takip edilir.

Bilgisayarlı Tomografi:

Kontrast madde eşliğinde yapılan Bilgisayarlı Tomografi (BT) ile akciğer anjiyografisi günümüzde akciğer embolisi tanısı için altın standart yöntemdir. Çok hızlı bir şekilde sonuç vermesi; hayati riski olan hastalarda hızlı bir şekilde tedaviye başlanabilmesi açısından çok önemlidir. Kontrastlı Toraks BT ile akciğerin hangi damarında, ne büyüklükte bir pıhtı oluştuğu, nereye kadar uzandığı, akciğer dolaşımını ne kadar engellediği ve varsa akciğerde enfarktüs gelişip gelişmediği konusunda çok önemli bilgileri verir. Eş zamanlı olarak kalpte görüntülendiği için sağ kalp yüklenmesi ve kalp yetmezliği bulguları gelişip gelişmediği konusunda da yardımcı olur.

Akciğer Embolisi Tedavisi Nasıl Yapılır?

Akciğer embolisi klasik tedavisinde, akciğerde pıhtılaşma tanısı konur konmaz, heparin iğneleri ile tedaviye başlanır ve kan sulandırıcı tabletlerle tedaviye devam edilir. Günümüzde kullanılan kan sulandırıcı ilaçlar akciğerdeki pıhtının yayılımını ve büyümesini etkin bir şekilde engeller, ancak mevcut pıhtı kitlesini eritici etkisi yoktur. Klasik tedavi yöntemi ile tedavi edilen hastaların büyük bir kısmında, pıhtı eritici etkinin olmaması; akciğer atardamarları içindeki pıhtının kalıcı olmasına, uzun dönemde kronik akciğer hipertansiyonu ya da post akciğer embolisi sendromuna bağlı kalıcı kalp ve akciğer hastalıkları gelişimine yol açmaktadır.

Bu nedenden dolayı orta ve yüksek riskli akciğer embolisi tedavisinde “trombolitik tedavi” yani pıhtı eritici tedavi, birçok merkezde uzun yıllardır kullanılmaktadır. Ancak sistemik trombolitik tedavi yani damar yolundan, tüm vücuda, yüksek miktarda pıhtı eritici ilaç verilmesi, etkinliğinin kabul görmesine karşın, ölümcül kanama potansiyeli (mide kanaması, beyin kanaması vb.) ile birlikte, doz ve uygulama şeklindeki belirsizlikler nedeniyle birçok merkezde kullanımından vazgeçilmiştir.

Aynı derin ven trombozunda olduğu gibi, akciğer embolisi tedavisinde de geliştirilen yeni kateter yöntemleri sayesinde, direk pıhtının içine girilerek, aktif şekilde pıhtı erimesinin sağlanması ile bu mortalitesi çok yüksek hasta grubunda yüz güldürücü sonuçlar alınabilmektedir. Bu yöntemlerin en başında, literatürde “Kateter yollu trombolitik tedavi” denilen, özelleşmiş kateterlerle pıhtıyı eritici ilaçların, tıkalı akciğer atardamarına verilmesi ve pıhtının eritilmesi yöntemi; son 20 yılda birçok akciğer emboli hastasının hayatının kurtarılmasına olanak vermiştir. Kateter yollu trombolitik tedavi işlemi sırasında; pıhtı eritici ilacın direk pıhtının içine verilmesi ve sistemik tedavide kullanılandan çok daha az miktarda olması sebebi ile major kanama oranları kıyaslanmayacak derecede düşüktür.

Günümüzde yine modern tıptaki gelişmeler ışığında, trombolitik ilaçlara bağlı çok az da olsa görülen kanama yan etkisinin azaltılması, ya da pıhtı eritici ilaç kullanımı riskli olabilecek yakın zamanda major cerrahi ya da nörolojik olay geçiren hastalarda tercih edilecek; trombolitik ilaç kullanılmadan çalışan sistemler ve kateterler geliştirilmiştir. Bu güncel “Mekanik Trombektomi” yöntemleri ile akciğerdeki pıhtılar, anjiografi eşliğinde çalışan aspirasyon kateterleri yoluyla, direk yüksek bir rotasyonel kuvvetle aspire edilir ve akciğer atardamarı pıhtıdan temizlenir.

Derin ven trombozundaki tedaviden farklı olarak, hastanın kasık toplardamarından girişim yapılır, klavuz tel ile kalp içinden geçilerek, pıhtı ile tıkalı akciğer atardamarına ulaşılır. Kullanılan kateterin özelliğine göre, ses dalgası ve pıhtı eritici ilaç kombinasyonu ile pıhtı eritilir (EKOS Acoustic Pulse Thrombolysis) ya da aspirasyon sistemleri ile pıhtı mekanik olarak dolaşımdan uzaklaştırılır. Bazen akciğerin ufak dallarına ulaşan pıhtılarında eritilmesi amaçlı, kateter akciğer atardamarına içinde bırakılır ve düşük doz pıhtı eritici ilaç infüzyonuna yoğun bakımda devam edilir.

Özellikle yüksek riskli (Masif) akciğer embolisi ile kalp durması ya da kardiyojenik şok ile başvuran, hayati riski yüksek olan hastalarda en hızlı şekilde akciğer atardamarını total tıkayan pıhtıyı dolaşımdan uzaklaştırmak ve sağ kalpteki yüklenme bulgularını geri döndürmek hayat kurtarıcıdır. Bu nedenle şok durumunda gelen hastalarda, öncelikle durumu kalp ve akciğer açısından stabilize edebilmek ve girişimsel tedavi için zaman kazanabilmek adına, hasta ECMO (Extracorporeal Membran Oksijeneratör) denilen yapay kalp & akciğer destek sistemine bağlanır.

Günümüzde mobil ECMO cihazları ile ambulans ya da helikopter ile kritik durumdaki hastalara ulaşılabilmekte ve hastaneye ulaşana kadar sağlanan geçici kalp & akciğer desteği ile dolaşımın devamı sağlanmakta ve beyin ölümü engellenebilmektedir.

Yüksek riski akciğer embolisi ile gelen, kardiyak şok durumunda, kalbi durmuş ve yeniden canlandırılmış haldeki hastalarda, ancak ECMO ile kalp akciğer fonksiyonları stabilize edildikten sonra, planlanan anjiografik işlem uygulanabilir. Özellikle medikal tedaviye yanıt vermeyen ve sık kalp durması gerçekleşen, hayat kaybının çok yüksek olduğu hastalarda, perkütan yolla, kasık damarlarından uygulanan Arteriyo-Venöz ECMO sistemi hayat kurtarıcıdır. Şok durumunda gelen yüksek riskli akciğer embolisi hastalarında, yüksek vakum etkisiyle pıhtıyı dakikalar içinde damardan söküp atabilen “mekanik aspirasyon trombektomi” kateterleri (Flowtriever, Indigo vb.) ile çok hızlı tedavi yapılıp hastaların hayatları kurtarılabilmektedir.

Paylaş: